Cities Skylines “Blisstopia”
13 Ağustos 2019Alpha 1.1 İle Mobilde Yaşanan Problemler Giderildi
22 Eylül 2019
Minecraft'la tanışmam lise yıllarımın başına dayanıyor. O zamanlar tabi ki şu anki özellikler yoktu, elimizdeki en havalı teknoloji diamond set sahibi olmak ve diamond'dan ev yapmaktı. Ama şimdilerde oyuna arı bile eklendi. Hatta birisi arılara binmeyi sağlayan bir mod bile çıkardı. İşte oyuna ilk başladığım zamanlarda "laboratory" diye bir terim de bulunmuyordu. Hayatta kalma modunda oyunu keşfettikten ve bazı modları denemeye başladıktan sonra tüm yeni modlar ve ev tasarımlarım için bir alana ihtiyaç duymaya başladım. Şansıma o sırada, yaratılan dünyayı kişiselleştirme özellikleri geldi. Ben de hemen standart versiyon olan çim, toprak ve bedrock'tan dümdüz bir dünya oluşturdum ve üzerinde çalışmaya başladım.
Birsürü ev ve redstone sistemi yaptıktan sonra dünyamın "new world" isminde olması sinirimi bozmaya başladı. O yüzden bir süre düşündükten sonra tüm deneylerimi burada gerçekleştirdiğim için "laboratory" yani laboratuvar ismini buldum. İsim bulunduktan sonra Laboratory tam 4 kez yenilendi. İlk versiyonda tasarımların sınırı belirten çizgiler veya duvarlar bulunmuyordu. Kafama göre rastgele tasarım yapıyordum. Hatta bazen o kadar ileri gidiyordum ki, yaptığım evlerin yerini unutup üzerlerine redstone sistemleriyle TNT fırlattığım bile oldu.
Laboratory yeni çıkan modlar ve güncellemeler için de muhteşem oldu. Yeni çıkan tüm güncellemeleri halihazırda bitmiş olan evlerimde deneme fırsatı buldum. Modları denerken sürekli yeni bir harita açmak zorunda kalmadım ve tüm tasarımlarımı sürekli yanımda taşıdım. Ama ne yazık ki daha sonradan bilgisayara format atmanın heyecanıyla harita dosyalarını kaybettim. Hatta bu olay 4 kere yaşandı. En azından ben 4 kere olduğunu sanıyordum. Çünkü 3. versiyonu diğer oyun dosyalarının arasında bulmayı başardım. Daha doğrusu denk geldim. İşte bu yüzden şu an resimlerde yaratılan en son versiyona değil bir eskisine bakıyorsunuz.
Harita elime geçer geçmez incelemeye başladım. İçinde küçük bir daire, dükkan gibi bir bina ve yarım kalmış inşaattan başka bir şey yoktu. Ama binaların birbirine olan mesafesi ve kapladıkları alanların işaretleri duruyordu. Artık sıfırlamanın sonu geldi dedim ve şu ana kadarki en gelişmiş laboratuvar haritası için kolları sıvadım. İşe ilk olarak gözetleme kulesinden başladım. Tüm tasarımlarımı görebileceğim yüksek bir yer olmadıydı ve tabi ki modern olmalıydı. 1-2 denemeden sonra köşeli değişik bir tasarımda karar kıldım. Kulenin merkezini gri betonla yaptıktan sonra beyaz detayları ekledim. Ardından son olarak arkasından bir köprü çıkarttım. Çünkü aklıma bambaşka bir fikir daha gelmişti.
Gözetleme kulesi ne kadar iyi bir fikir gibi görünse de ondan daha fazla yapmam gerektiğini anladım. Çünkü Minecraft'da performansı etkilememek için görüş mesafesini abartmamak gerekiyor ve internette kendi sayfasına sahip olacak bir proje için minik bir gözetleme kulesi yeterli değil. Bu yüzden yine düşünmeye başladım ve haritanın ortasına devasa bir üs/laboratuvar/devlet hastanesi/belediye binası/avm gibi bir şey yapmaya karar verdim. Merdivenlerden başlayarak içimden geldiği gibi tasarladım. Tüm kulelerle birleşeceği için simetrik olmasına özen gösterdim. Bu yapının 4 tarafı da aynı olması ve 4 farklı kuleye bağlanması gerekiyordu.
Binanın her kenarını aynı yapabilmek için renkli çizgiler çektim. Mesafeyi ayarlamak için bazen çizgileri eşit parçalara ayırdım ve bunca emeğe rağmen silip baştan yaptığım kenarlar oldu. Bina yerden yüksekte olsa da içini doldurmadım, yer altında yapacağım alan için kazdım ve düzenledim. Köşelere büyük beyaz balkonlar ekledim ama en zor kısım girintili çıkıntılı olan uzun camlar oldu. Sıradışı bir tasarım yapabilmek için balkonları binadan kısa, camları ise uzun yaptım. Böylece tüm bu parçaları birbirine bağlamak saatler aldı ve birçok kez düzeltme yapmam gerekti.
Binanın orda kısmı kafamı en çok kurcalayan bölümlerden birtanesiydi çünkü orta kısmın rolü çok büyük. Orta merdivenin hem zemini, yer altını hem de kulelere giden köprüleri ve en tepedeki bölümü birbirine bağlaması gerekiyordu ve bağladı da. Hatta o zamanlar tepedeki oda yoktu bile. Projenin ne kadar dallanıp budaklandığını siz düşünün. Tepedeki oda demişken ortadaki havada süzülen merdivenleri ekledikten sonra üst tarafa köprüler ekledim ve kendime ait bir yerin olmadığını farkettim. Evet projenin tamamı benim ama dışarıdan bakınca herkese açık bir AVM gibi duruyor. Kapısı bile yok. İşte o yüzden kendime ait küçük bir alan olması gerektiğini düşündüm ve binanın en üstüne sağlam manzaralı balkon/teras tarzı birşey yaptım. Hem binanın merkezini nasıl yapmak istediğime de karar vermiş oldum.
Binanın merkezi bittikten sonra detay çalışmaya başladım. Camların pozisyonunu, duvarların duruşunu kontrol ettim ve gerektiği yerde değişiklikler yaptım. Hemen arkasından yer altına geri döndüm ama ikinci denememde de tamamen bitiremedim. Onca detaylı alana rağmen beni en çok uğraştıran bölüm yer altı oldu diyebilirim. Çünkü onca bloğu oradan kaldırmak ve heryeri tekrar kaplamak gerçekten çok uzun zaman aldı. Bu arada tüm bu işlemler sırasında en ufak bir yardım almadığımı da belirtmek isterim. Tüm süreç hiç bir mod olmadan, blokları tane tane alarak ve yerleştirerek ilerledi. Bu karar, yapım süresine saatler eklese de şimdi aldığım karardan memnunum.
Binanın dışına da içine gösterdiğim özeni göstermeye çalıştım. Bir ara kırmızı ağaçlarla değişik bir deneye imza attıysam da başarılı olmadı. Balkonların önünü çok kapattı ve fazla kırmızı geldi. Ben de tamamen aklımdan çıkmış olan havuz fikrine döndüm. Neredeyse tüm tasarımlarıma koyduğum havuzu burada nasıl unuttuğumu anlamadım. Merkez binayı tamamladıktan sonra kulelere geçtim ve aynı kuleyi elle tam 3 kere kopyaladım. Hepsinin etrafını kırmızı şeritle çevirdim. Kırmızı şeridin anlamı ne diye sorarsanız:
Şeritler aslında yapının büyüklüğünü göstermek için üretildi. Yani eğer yaptığım ev 10x10 büyüklüğündeyse etrafını yeşil şeritle, 20x20 büyüklüğündeyse sarı şeritle çevirdim. Bunlar dışındaki büyüklüklere de mavi kullandım. 30x30 eklemeyi de düşünüyorum. En sevdiğim kırmızı rengi ise merkeze ayırdım. Yani aslında kırmızı rengin tek özelliği onu seviyor olmam. Tüm yapıyı çevrelemem gerekirken dayanamayıp her bir parçayı ayrı olarak şeritle çevreledim. Sonuç olarak baya da iyi oldu. Ben şahsen beğendim.
Sonuç olarak yapının tamamlanması yaklaşık 15 saat sürdü. Her bir blok elle tek tek yerleştirildi, bazı bölümler 2-3 kere tekrar tasarlandı. Tüm diğer binalar gibi bu yapının da etrafına kırmızı siyah uyarı şeridi, kaldırım şeridi ve kendine özgü kırmızı şeritleri çekildi. Her köşesi ışıklandırıldı ve defalarca test edildi. Sadece benim kullandığım laboratuvara özel olduğu için kapı eklenmedi ve içinde hayatta kalmaya dair hiç bir eşya bulunmuyor. Yine de eğer gelecekte güzel bir sunucuya katılırsam veya kendi sunucumu açarsam oraya tasarımımı eklemek istiyorum. İmkanım olursa kopyalarım ama elle tekrar yapmak da beni zorlamaz. Kim bilir belki hayatta kalma modunda tekrar bile yapabilirim çünkü tasarımı çok sevdim.
Tüm yapının adını "ConLab" koydum. Haritanın adı "Laboratory" ve binanın adı "ConLab" karıştırmamak lazım. Bu ismi seçmemin sebebi yapının neredeyse tamamen betondan oluşması. Ben de madem bu kadar beton kullandım o zaman "concrete" ve "laboratory" birleşimi olan "ConLab" ismini seçeyim dedim. Tam Türkçe karşılığı "Beton Laboratuvarı" gibi bir şey oluyor. Betondan yapacağım yeni yapılar için ilham kaynağım olduğunu düşünürsek bu isim cuk oturuyor.
Eğer yazıyı hızlıca geçerken buraya denk geldiyseniz, internet sitemi ve laboratory sayfamı ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Ama buraya tüm yazıyı okuyarak ulaştıysanız zamanınıza, ilginize ve emeğinize çok teşekkür ederim. Hobimi ve heyecanımı paylaşarak beni çok mutlu ettiniz. Yapılış sürecini daha detaylı görmek için aşağıdaki galeriyi ziyaret edebilir veya kafanızdaki sorular için iletişim sayfasından benimle iletişime geçebilirsiniz. Sosyal sayfası da emrinizdedir efendim.